top of page
Yazarın fotoğrafıÇiğdem Bilgi

Ruh, Hakikat ve Aşk: Varlık ve Bilgi Arayışında Bir Yolculuk

7 cihan aleminde, 7'den biri elem biçiminde katı semada zenginlik, ferah bir katta hak alemi, bir kat varlık alemi, bir kat gök cihan, bir kat semada aşk haikati, bir kat yer hakikati, bir kat cennete giden meleklerden gelen yolcuların ilahi nur alemi, nur aleminden sonra Yaradan Mizanı, bir kat onun yaratılış alemi, bir kat onda olma hali geçer insana. Tüm yolculuk buradan gelir, ona döner.



Bir sema ederiz, zikrullah'ı yaşatıp yaşarız. Onu arar, onu bekler, dururuz. İnsanoğlu denen zanda, hakikatinden yoksun sır olmuş aynaların arkasında düzmece yaşamda, onların yansıttıklarının içinde kaybolmuş. Ruhuyla içine dönmek, garip hale gelmek değil, görmesini istediği şekilde bakmak, bilmektir bu hali. Bu hale gelmedi aşkta kaybolma.


Candan çıkıp ruhunla yaşamak, onu bilmek, sevmek, görmek. Canı canandan ayıramazsın, kalbini ikiye bölemezsin. Bi sen varsın, bi o olmaz. Canda kaybolmadıkça, aşkın içinde yanmadıkça, göremezsin hem hal olmadıkça varlıkta yoklukta. Yoklukta varlığa gelemezsin sen sen olmadıkça.


Yardan geçmedikçe yarana varamazsın, sen sen olmadıkça. Sen senden geçmedikçe bilirim dersin, bildiğinde bilmediğindir. Görünenin dışına çıkamazsın, her halin başkalaştırılır. Bildirilenin dışına da varamazsın. Her hal vaktinde yaşanır, yaşadıkların boş değil mana da kaybolmadıkça. Varlığınla yokluğuna varmadıkça, hiç olarak kal denmedi sana.



Hiçte zenginliğinde ol, yaşa sana sunulan her kainatın hazinesini bul. Her hazinesini yaşa. Geldiğin, gördüğün her yer sen. Sen senden geçmedikçe, gelmeyecek sana dünya nimetleri. Biz kimseyi kimseden bir şeyi kıskanmadık, kıskancımızla boğmadık. İsteyeni cihanı, isteyeni hakikati, isteyeni dünyayı, isteyeni boşluğu verdik de kapıyı açamayabilendi. Dünya da kaldı görmek istediklerini de bildiklerini de yerin göğün üstüne geçemedi. Gelen de gitti, içinden toprağa karıştı. O vakit bildikleri içinden geçtiği kara gölgeden ötesine geçemedi, yalanda kaldı.


Rızasına eremeyenler, hele ne yolu gördü, ne yoldaşını. Ne cenneti yaşadı, ne gelen misafirini gördü, bildi. Kaderinden razı olan mutluymuş gibi kayboldu gitti. Rızasına makul olmayanlardan, ondaki rızayı aradı gönlünü razı etmeden. Her hakikat birdi, birden geldi ama gelenin, gidenin de gelecek olanın da her hali de hem haldi. Gelenden giden yolda kaldı.


Gözleri gördü de görmedi, dilleri söyledi de diyemedi. Kendine duydu da diyemedi. Baktı da varamadı sırrına ermeyi onu. Sen sev dünya, sende açsın sen, bil kendini de her halin gelsin sen, bil de bildiğinde sen de kalsın. Ne gelen kalsın, ne giden gitsin senden, sebebi kalsın.



Baktığın, bildiğin, gördüğün hakikat denizi bu değil. Ruhunun evveliyatı, ondan gelirken onu bilir, yaşatılırken bedenin gördüklerinde uyutuldu. Her hem hakikat onda, ondan çıkarsan da sen sende kalmazsın. Yolun yoldaşını ara her zerrede onu, nefeslen onu yaşa, her anı bil ki her görevli senin çevrende her bilen gelir, düzen göstermeye. Sen bir bilirsin, her şey ondan gider, ona giderilir.


Ne toprak cana, ne hasret sana. Bir damla zerre, bir damla kandan ona bir tur üflenir, buhta kaybolur bir derya deniz de bir kahroluş. Bütün ruhlarda toplanır, bütün varlıklar bitirilir, bütün yaradılmış kainat geçer. Bütün bilinen dünya durur, bir cihan hakimiyetine varılır canlar kalmadıkça, yaşayan nefes. Bilmezler ki ondan gelir gideriz de gidenin sen olmayacağını senden kalmayacağını, gerisi ten gerisi ter artık kalan. Gönlün atarken, canda can kafesinin içinde yolunu da bil, yolunu da gör, ışığını da sen seç, senden olanla gelen de bir kalan da senden.



Bin nasihat, bin kusur, herkes bir farklıydı, herkes kendi bildiğini yaşadı, dokunulmadan. Her zerrede ölüm hakikatini bildi de görmedi. Gördü de gelemedi daha. Canın teslimiyetini, tekamülünü nereye gideceğini gösterilmeden bilemedi, kaldı kendinde. Kendi kendine, kendinden kendine sessiz sedasız alındı geçmişten geldikçe tek tek. Bilemedi ruhunun sedasını, gönlünün edasını da karıştı denizlere, sevemedi sevdikçe sevilesi yarını bilmeye mahrum kaldıra, yolundan alında karınca kararınca eremeden nefesine de gözünü de gördüğünü, gönlü bilemedi. Gönlünün gördüğünü de kendi bilemedi bu cihan sessizliğinde kayboldu. Neden bu dünyaya düştüğünü de bilemedi, neden geldiğini de göremedi.


Gelende biriydi, giden de. Dünya başkaydı, neden buradayım demeyi bilemedi, ne ettikte buraya geldiğini bilemedi neden bir çocuk fısıldadı geldi yanıma, hala yarın Allah'ın cennetine gitcekmişiz dedi bana. Bende ona yarın mı gitcekmişiz dedim, evet dedi başını salladı ilginç haller devam ederken bizde ne neydi, biz kimdik, te sebeb olduk buraya gelmeye de görmeye de bilenin bildirdiği kadar mı bildiğimizden mi bilip, görüleni mi bilince erecektik bu dünyanın sırrına da kavuşacaktık ebedi yangınınla, ebedi her hammalimize gerek kalan kadarını.


Cihan aşkımızdı, cihanda yok oluş muydu, cihandan geçen dünya içinde bir can mıydık, candan geçince? Biz bilemedik elemi de elzi de zerresine de zanda kaybolmadıkça, zandan çıkmadıkça. Ya biz neydik, ne kaldık geride mi ileriden mi yaşadığımızın sırrında kaybolduk bi nefeste alındı hakka varış.

22 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page